22 May 2013

Biri mezuniyet gecesi mi dedi?

Unutmadan, ertelemeden bu kez yazıyorum. Yoksa aynı şeyi yaparsam adresimi kaybedeceğim. Sayısız konu atladım. Yazcam yazcam diyorum, erteliyorum. Sonra düşünüyorum, hatırlayamıyorum. Veya hatırlasam birşey çıkmıyor, o gaz gidiyor...

8/B sınıfı... 2 yıl derslerine girdim. Zaman zaman beni yorsalarda (özellikle bu dönem olmakla beraber) şımarıklıkları beni şaşırtsa da yine de severim kendilerini. En azından şimdiye kadar karşıma çıkan sınıf profilleri içinde açıkara en iyileri bunlar diyebilirim.  Muhtemelen bir daha böylesini de görmem. Terbiyeleri ve başarılarına bakıldığında o kadar da olsun artık di mi?

Bugün yanlarıma geldiler. Mezuniyet gecesi istiyorlar. Geçen seneki mevzudan dolayı okul idaresi böyle olaylardan elini ayağını çekmiş durumda. (Bkz: Geçen seneki olay) Bu arada konunun başlığına bakın. 'vay başımıza gelenler' Neyin kafasındaymışım lan ben?

Çocuklar da tabi son seneleri falan istiyorlar. Malum olaylardan dolayı güvenli biryer olması gerekli. Okul bahçesi geçen seneki durumu oluşturduğundan babası asker olanlardan biri askeri gazino mudur artık nedir oralarda bir yerler ayarlamış. Ancak 'Başınızda bir sorumlu öğretmen olması şart. Okulun adıyla bunu düzenleyebilirsiniz.' falan demişler. Tabi müdürden olur alamayınca bu sefer öğretmenlere yanaşmaya başlamışlar. Bugün de benim yanıma geldiler. Düşününce çocuklar haklı. Onların hiçbir suçu yok. Bir de duyduğuma göre müdür hiçbir öğretmenin bu olaya dahil olmasını istemiyormuş. Ben önayak olsam müdürü karşıma alırım.

Düşünüyorum, müdüre kızıyorum. Ne de olsa güvenli biryer bulunmuş. Neden böyle birşeye ok demiyor anlamıyorum. ocuklara dediği şu. 'Ben size, siz istediniz diye bir gezi düzenledim. Siz de katılmadınız ve gezi iptal oldu. Beni rezil ettiniz vs..' falan demiş. Biraz bahane gibi geliyor bu bana neyse..

Bir yandan da düşünüyorum da geçen seneki olayda gizli kamera görüntülerini izleyip görüntülerde 6-7 kişinin bana dayak atarken 100 lerce vatandaşın koşa koşa kaçmasını görünce hak vermiyor da değilim...


dipnot: Davanın ilk duruşma tarihi aradan 11 ay geçtikten sonra belli oldu. 11 Eylül...
Her yavrum heyy adalete geeel...


9 May 2013

Okulda meydana gelen sıcak gelişmeler

Okulumuzda çok kötü şeyler yaşamıyor son zamanlarda. Anlatmadan geçemeyeceğim...

Artık bu yaştan sonra (zaten bugün de 31ime girmiş bulunmaktayım..) böyle olaylardan ders çıkarcak durumum yok. İhtiyacım da yok. Direkt beni alaadar etmedikçe sinirlenmem de. Tamamen ben olayı espiri konusu olarak YERİNDE bunu kullanır ve dersime kaçarım.. :)

Şimdi olay şöyle gelişir... 2 bekar çiftimiz bu sene başında birbirlerine yaklaşırlar. İkisinin de önceki evliliklerinden kalan birer çocukları da var. (Önemli değil..) Ancak bu arkadaşlar kendilerini okul personelinden öyle bir soyutlarlar ki... Ne bir ortama girme, ne muhabbetlere katılma. Hak getire derler ya... Ne demekse artık... :P

Hele erkek olan tam bir gerzekalı. Sen selam verirsen o verir. Onu da zorla verir. Vermezsen hiç sallamaz. Diğeri biraz daha muhabbettir ancak fena cazgırdır. Tabi bu durumu biz erkek öğretmenler pek fazla sallamayız. Çünkü erkeğin kimyası bellidir arkadaş. Konuşur birşeyler. Geyiğini yapar, güler eğlenir geçer. Ardında artniyet aramazlar.

Geçtiğimiz günler de bu arkadaşlar nişan yaptıklarına dair bir haber çıktı. Hatta biz (erkekler olarak) vayy be gidip tebrik edelim vs dedik. Hepimiz ayrı ayrı çıkıştırdığımız bir köşede 'Hayırlı olsun hocam, çok sevindik vs...' dedik. Onlar da son derece sıcak bir şekilde teşekkürlerini vs ilettiler. Okulumuzda da şöyle bir mevzu vardır. Yeni evlenen, çocuğu olan veya ev alan kişiler için para toplanır. Onlar için de toplanılmıştı. 

Salı günü benim dersim olmadığı için okulum yoktu. O gün de olaylar patlamış. Meğer ki daha sonra onların nişanlanmadıkları haberleri vs  çıkmış. Birşeyler olmuş. (Bakın net konuşamıyorum, çünkü halen bu aradaki mevzuları tam olarak açıklayabilen bir erkek yok. Bayanlara ad sorcak cesaret yok.. :) Bu çift arkadaşlardan bayan olan müdüre çıkıp 'Hocam diğer öğretmenler bizim hakkımızda dedikodu yapıyorlar. Bütün teneffüste bayan hocalar mutfakta (öğretmenler odası yerine böyle bir mekan var bizde: mutfak) olturup bizim hakkımızd konuşuyorlar falan demiş. Müdür de sinirlenmiş. Herkesi toplamış. Bıdı bıdı birşeyler demiş. Arkadaşlar dedikodu yapmayalım vs gibilerinden söylemiş. Tabi bunun altında kalmayan diğer bayan hocalar da onlara cephe alarak 'vay efendim biz dedikodu mu yapıyoruz cart curt....'

Yani arkadaşlar kısacası şu... Bayan hocaların dedikodu yapmadıklarını söyleyemem. Ancak bir insan kendini bu derece ortamdan soğutursa o kişi hakkında taş olsa konuşulur. Sonuçta aralarında ne geçtiğini, ayrı birlikte eve geçtiklerini kulaktan dolma bilgilerle insanlar öğreniyorlarsa mesaklarını gidermek isteyeceklerdeir. E bu da ister istemez dedikoduyu doğuracaktır. Ama sen adam gibi ortama girip durumu anlatsan kimse arkadandan sallamayacaktır. Dün ve bugün de elemanlar rapor almışlar ve okula gelmemişler. Çok da tın.... Okulun mnakoyup gittiler. Müdür feci gergin. Açık nokta arama derdine düşmüş durumda. Benim durumum ortada. dersime girip çıkan, Recep'le fotoğraftan öteye geçmeyen muhabbetimi, diğerleriyle de tamemen geyik ortamını eksik etmeyen bir tip. 

Bayanlar ise şu durumda:
Hergün konuştukları konuların listesini tutup mutfak masasının üstüne bırakmaya başlamışlar.. ÇOOOOK GÜLDÜM, Geberdim hatta gülmekten.. :)

3 May 2013

Kısa kısa günlük

Biliyorum uzunca bir süre buraya gelemedim .Çok yaşanılan ve anlatılacak şey var...

Geçtiğimiz hafta sonu Özcan Yurdalan'ın belgesel fotoğrafçılık üzerine olan bir ötölye çalışmasına katıldım. Cuma 10 saatlik dersin ardından 18:00 de başlayıp 22:00 de biten ötelye çalışması hafta sonumun nasıl yoğun geçeceğine dair yeteri ışık tutmuştu aslında. Fotoğraf çekmeyi öğretecekti. Fotoğrafın 'Aaay bu kediler çoook tatlıııııı...' dedirtecek nitelikte OLMAMASI gerektiğini, fotoğrafın bir öyküsü, bir kompozisyonu olması gerektiğini bize hissettirerek kafamıza vura vura 30 saat boyunca anlattı durdu Özcan hocamız. Sahaya çıkıp grup çalışmaları ile bu konunyu uygulamalı olarak da gördük. Muhteşem bir etkinlikti. Resmen "Fotoğraf çekmeye yeniden başladım." diyebilirim.

Pazar akşamı dünyaya farklı bir başık açısı ile bakmayı öğrenmiş bir şekilde geri döndüm evime. Karnım bir hayli açtı. Yemeğimi yerken bir telefon. Eşimin telefonu çalıyor. O sırada ben baktım telefona. Kayınpeder... Hiç alışkın olmadığım bir ses tonunda...

- ...
- Buyur baba?
- Yardımına ihtiyacım var.
Söyleminden ciddi birşey olduğunu anladım.
- Adnan dayın var ya... (Eşimin dayısı oluyor.)
- Evet..?
- Onun oğlu var ya...
- Evet..?
- O öldü...

Kafam hızla çalışmaya başladı. Adnan dayıyı hatırladım. Çocuğunu hatırladım. Gencecik sapasağlam çocuktu. Hasta değildi... E peki neden? TRAFİK KAZASI...

Üzülmeye bile vakit harcamadan anında müdürlerimizi ertesi gün için veya 2 günlük izin isteyip cenazeye gitmek için telefonlara sarıldık. Benimkinde sorun çıkmadı ama eşmin kıl tüy müdürü arıza çıkardı, 1 günlük izin alabildik. Gece 02:00 de vardık. Ev, 2 katlı üst katında eşmin dedesi, alt katında dayısı oturuyordu. Heryerden ağıt sesleri yükseliyordu. Annesini göremedim. Ama babası bitmiş bir haldeydi. 2 saat kadar dayanabildim. Sonra pilim bitmeye başladı. Ertesi gün yoğun bir gün olacaktı. Uyudum... Sabah 7 buçuk. Ağıt sesleri devam ediyordu. Nasıl gelmesin?

Çocuk 17 yaşında. Sevgilisini görecek diye babasından gizlice arabayı kaçırır. Araba toros. Aşırı hız, ve emniyet kemersiz bir yolculukta ufak bir dikkatsizlik sonucu araba yoldan çıkar. Ailenin tek çocuğu, tedavilerle olmuş, üzerinde çok titrenilen melek gibi bir çocuğu cam dışarı fırlar ve olay yerinde beyin ölümü gerçekleşir.

Belki çocuk kurtuldu diye düşünebilirim. Sakat kalabilirdi veya felç... Ancak arkasında bıraktığı bir yığın enkazı toparlayabilecek bir bir psikolog ne de başka bir çocuk olduğunu düşünüyorum. O annenin ve babanın halini tahmin edemezsiniz. Benim de şansıma arkadaş ilk defa cenazeye katıldım. Böylesine acı bir manzara çocukla çok bir geçmişim olmamasına rağmen beni bile sarstı.

Ancak benim için enteresan bir deneyim oldu. Cenaze arabasının gelmesi, yıkanması, herkesin bir safta dizilip dua etmesi dikkatimi çekmedi değil. Yukarıdan görüntüsü muhteşemdi. olayın gerçekleştiği sıra mükemmel bir fotobelgesel konusuydu. Ben demeden eşim bu fikri öylemişti bana. Ama bu konuda çalışacak cesaret ne ben de vardı, ne de başkasında. Kolay değil... O tele lensi bir taraflarıma monte ederler, o şekilde hayatıma devam ederdim. Dua kısmı beni gererdi. İnanmadığım bir olayda rol yapmak zor iştir. Sağolsun kayınpederim halimi anladı. Cenazeyi camiye doğru götürdükten sonra beni aldı bir kahveye götürdü. Gerekli dini eylemler orada geçekleştikten sonra mezara gitme vakti gelmişti. O sırada evde pilav dağıtılıyormuş. Evdeki yaşlı bayanları arabaylamezarlığa getirip götürme işinde oldukça oyalandığım için ölü gömme törenine katılamadım. Artık başka sefere... Hatta mümkünse bir kez de cenaze yıkama işine dahil olmak istiyorum. Ama ne kadar mümkün olur bilemem.

Çok vakit geçirdimiz biri değildi. Bayramdan bayrama görürdüm. Eline 3-5 harçlık vermek hoşuma giderdi. O yüzünden eksilmeyen gülümsemesi gitmiyor zihnimden. Oysa ki hiçbir paylaşımımız yoktu.  Ailenin sevilen, eğlenceli bir karakteri olduğu belliydi. Artık O yok. Arkasında bir enkaz bırakarak gitti. Üzülüyorum... Çocuğa değil, anneye, babaya...